ANDA OLMAK III – sevginin kıyısında, öfkenin merkezinde

_DSC7416

Öfkem her zaman yakıcı olmuştur. Yılan gibi sokuyorsun, dedi beni en iyi tanıyıp en çok sevenler. Uzun bir göz kararması anı, sonradan ağzımdan çıkanları hatırlayamama hali. Karşımda şokla donup kalmış insana bakıp, Ne dedim ki ben?! diye soruşum samimi. Öfke ilkel bir tutku, tehlike altındaki vahşi hayvanın mağarasını savunması, bilincin ve belleğin sahneden çekildiği, yalnızca korku ve şiddetin olduğu bir yer. Öfke bir yer olsaydı sivri, parlak siyah kayaların arasından lav nehirleri akar, gökyüzü griden kırmızıya çalardı; ve sonra İNCİNDİĞİN İÇİN SALDIRDIĞINI FARKETTİĞİN AN nehirler berrak suya döner, bulutlar tuttukları yağmuru bir anda bırakırdı. Gözyaşları. Öfkeden tek çıkış, saldırganlığın ardında kırgınlık olduğunu farketmek. Öfkeden tek çıkış, incinebilirliğinle tanışmak, yaraların derin kuyularında nöbet tutmayı bırakmak. Öfkeden tek çıkış, öfkenin merkezine inmek.

Öfkenin merkezi?

Hislerin yoğunluğundan kaçmamayı, kaçmak için telefona, televizyona, yemeğe, kitaplara, hayal dünyama düşmemeyi öğrendiğim zaman geldim öfkemin merkezinde bir başıma dikildim. Korkunç bir yerdi. Hiç susmayan bir çığlık vardı, içimden yaratık çıkacakmış gibi bedenimi zorlayan büyük bir gerginliğe, sıkmaktan aşındırdığım dişlerimdeki ağrılara, omuzlarımdaki tonlarca yüke dayanmam gerekliydi. Bağırmadan, ağlamadan orada kalmam, öfkemi hissetmem, ÖFKEMİN VAHŞİ GÜCÜNÜ HİSSETMEM gerekliydi. Sonra kıyıya çarpan dev bir dalga gelip beni derinlere çekti.

Ve öfke bir daha geldiğinde hatırladım: Gücümü, gücümün içindeki kırılgan kalbimi, korumaya çalıştığım mağaramı, öfkenin merkezinde BEN olmayı hatırladım. Öfkemi tetikleyen insanın gözlerinde onun kırılganlığını, koruma arzusunu, onun mağarasını gördüm. Yaralı hayvanlardan hiçbir farkımız olmadığını anladım. Öfkem güce dönüştü. Kaynağı ben değildim, yalnızca içimden geçiyordu. Öfke benim içimden geçerken, ben de onun içinden geçtim. Bulutlar yağmuru bıraktı. Ağladım.

İrem bana bir soru sormuştu: “Bedeninin farkındaysan, o mekanda olmak istemediğini tüm bedeninde hissediyorsan ama yine de durumu değiştiremiyorsan… Kabullenme, bunun geçiciliğini bilme haline duygusal boyutta nasıl ulaşıyorsun?”

Stephen Cope, The Great Work of Your Life isimli harika kitabında buna bir cevap vermiş. Demiş ki:

“İçine gir. Öfkenin, korkunun içine gir. Onu bedeninde hisset. Onunla tanış. Yaşadığın duygunun kalbindeki enerjiyi, merkezindeki gizli hediyeyi bul. Korkma. Bırak üstünden akıp gitsin. Onu bil.”
.
.
.
.
.
.
.
.

Fotoğraf: Ersan Çeliktaş

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir