sosyal medya ama nasıl?

IMG_1238

Sosyal medya güzel de, dolu dolu yaşamakla meşgulken fotoğraf çekmeyi / çektirmeyi hiç canım istemiyor. Aslında benim sosyal medya hesabı açacağım da yoktu, 30 yaşımdan sonra Facebook, Instagram hesapları açtım. Açtıktan sonra da içine düştüğüm açmazı, ve bu açmazın çözülüşünü anlatayım size.

İzmir’de kıştı, biz Tayland’daydık, sosyal medya hesaplarını açmıştım ama samimiyet ve doğallık kaygıları içindeydim ve kullanmaya bir türlü elim gitmiyordu. İçe dönük, münzevi tarafım – üstelik de tanımadığım – bir sürü insana görünür olmaya şiddetle isyan ediyordu. Hesapları yoga derslerimi duyurmak için açmıştım ama, ben işimi kalpten yapıyorum, bulan bulur bir şekilde, diyordum. Sonra, Tayland’da mucizevi tesadüfler sonucunda Orçun’un eski bir arkadaşıyla karşılaştık. Kendime yakın hissedip kaygılarımı anlattığım sevgili arkadaşımız bana, kısaca şunu söyledi:

“Bildiklerini, sevgini ve yoganı paylaşman herkesin yararına olur. Yaptıklarını olabilecek en renkli, en çekici şekilde duyur, hiç tereddüt etme, kendini geri çekme, çünkü verdiğin hediye çok büyük.”

Üstüme alınsaydım altında ezileceğim bu güzel sözleri, kendisi de yoga ve meditasyon yollarında yürüyen arkadaşımdan duyunca, yogayı ve bilgeliği paylaşmanın benim kaygılarımdan çok daha önemli olduğunu anladım. Duymaya ihtiyacım olan şey buymuş, ondan sonra hesapları aktif kullanmaya başladım. Güzel insanlarla karşılaştıkça kaygılarım azaldı, kabuğuna çekilmeye meyilli kalbim açıldıkça açıldı.

E bu arada fotoğraflar tükeniyor tabi. Arkadaşımın öğüdü kulaklarımda, yoga arkadaşım ve fotoğraf eğitmeni TC Melis Aşkın‘a gittim. Melis çok uzaktan, bana hiç hissettirmeden, müdahale etmeden fotoğraflarımı çekti, doğanın içinde güzel bir gün geçirdik veee ortaya çok güzel fotoğraflar çıktı! Yakında paylaşırım 🙂