DÖNÜŞÜM BÖLÜM İKİ #icedonugungunlugu


Sabah uykusundayken
kafamda konuşan sesi farkedip
odaklandım. 

Hep aynı şeyi tekrarlıyordu
mantra gibi

“acıyı enerjiye dönüştür
acıyı enerjiye dönüştür 
acıyı enerjiye dönüştür

enerji için çalış
acı için ver

acıyı enerjiye dönüştür”

Benden bana mesaj varmış. Mesajı almayı seçiyorum. 

Acı nasıl enerjiye dönüştürülür bilmiyorum. 

Böyle belli başlı isimli bir acı da değil çektiğim. 
Herkesi sıkan koşullarda, aşağı yukarı herkes kadar.

Bu sabah itibariyle “herkes gibi” olma lüksüm kalmadı sanırım.
Acıyı enerjiye dönüştürmeliyim.
Emir büyük yerden.

Kendimden. 

DÖNÜŞÜM BÖLÜM BİR #icedonugungunlugu

Bunca yıldan sonra Kurtlarla Koşan Kadınlar’ı okumak çok değişik bir deneyim. KKK’ı ilk okuyuşumda, yıkıcı bir ilişkiden çıkan, kendiyle ilk kez tanışmanın arifesinde genç bir kadındım. Şimdi, tam 7 yıl sonra, yeniden okuyorum Vahşi Kadın’ı, ve Tolstoy’u yeniden okumak gibi bambaşka bir taraftan okuyorum. Ah Vahşi Kadın, rafta her göz göze gelişimizde biliyordum yeniden buluşacağımızı – ama bu buluşmayı evli, çocuklu, eve kapanmış, solgun bir Zeynep’le yapacağın hiç aklıma gelmemişti!

Öğrenmemiz gereken en büyük ders ölmesi gerekenin ölmesine, yaşaması gerekenin ise yaşamasına izin vermektir, demiş KKK.
Ve tam da bunca yıldır emekle inşa ettiğim, tanıdığım ve sevdiğim Zeynep’i, kendimi yitirdiğimi düşünürken, ölen Ben’in yasını tutmaktan yataklara düşmüşken (mecazen, yoksa ne gece ne gündüz yatak yüzü gördüğüm yok!), bu cümle çıkıyor karşıma. Ah! Ölmesine izin vermek: rutinden kaçan, doğaçlama yaşayan, maceracı, gözükara, asi Zeynep’in ölmesine izin vermek – ve doğmakta olan, ölen Zeynep’in hep çok sıkıcı, çok sınırlı, çok yazık bulduğu bu yeni Zeynep’i doğurmak – anaç, evcil, rutinli, temkinli, planlı, uykusuzluğa ve çocuk gürültüsüne dayanıklı, her anne kadar bıkkın ve yorgun olan, bu tanımadığım ve aslında tanımayı pek de istemediğim Zeynep’in doğmasına izin vermek – kendimde annemi görmek, artık genç olmadığımı, düşüncesiz, pervasız, beceriksiz olma lüksümün kalmadığını farketmek, farketmek yetmez, bir de K A B U L E T M E K –

Ne demiş, ölmesi gerekenin ölmesine, yaşaması gerekenin yaşamasına izin ver. 

Zeynep’in öteki yakasından sevgiler. 

AKARSULARDA YIKANANLAR #icedonugungunlugu

80659741_625220211560608_82159069355311104_n

Yolum hep değişti.

Tam öğrenmenin özünü kavramış, çalışmadan başarır hale gelmiştim ki – okul bitti.

Tam dili sökmüş, sokak ağzına hakim olmuştum ki – memlekete dönesim geldi.

Tam güzel bir ofise girmiş, iç mimar olma yolunda ilerliyodum ki – iki gözüm de arpacıktan kapandı.

Tam mastırları bitirmiş doktoraya girmiş tam zamanlı akademisyen olacaktım ki – teoriden felsefeden projeden gına geldi.

Zihnin dünyasından çıkış o çıkış, bedenin dünyasına paldır küldür giriş.

Yogayla hayatımı yeniden inşa ettim, sonra dersler verdim.

Tam yoga iyice popülerleşmeye, sınıflar dolup taşmaya başlamıştı ki –
Napıyoruz lan biz kendimize böyle scorpion’lar cennetkuşları falan dedim…
Frene bastım. (Eklemler müteşekkir)

Nefesimle tanışmaya başladım.

Tam dibine kadar nefesçi olacak, bütün eğitimlere katılacak, nefesimle uzaya falan çıkacaktım ki –
hamile kaldım.

Macera mı arıyorsun, dedi hayat. Yenilik mi gelişim mi dönüşüm mü arıyorsun
AL SANA!!! dedi hayat.

Evet evet anladım hayat. Tamam. Bir süre burada kalsak? (Bir süre burada üç kişi kalıcaz sanırım.)

Öğrendim, heybeye ata ata ilerledim, antenleri açtım, bağlantıları kurdum, deneyimleri birleştirerek yürüdüm yaşamda.
Ne oldum demedim – desem bu kadar çok çeşit olabilir miydim?
Ne olucam da demedim – desem en çılgın hayallerimin ötesinde geçebilir miydim?
NEYİM BEN NEYİM diye sordum hep, sonra aaa bir de baktım ki –

BEN yokmuş
mis gibi akışkan renkler
dikkatini neye yöneltirse o olabilen
bir yaşam enerjisi varmış sadece.

Öğrenen, değişen bir parçasıymışım adına EVREN dediğimiz bu safi enerjinin,
her şey olabilirmişim
eğer tek bir “BEN” olmayı seçip oraya kazık çakmazsam.

Şimdi bir süre yeni doğmuş anne olmakla uğraşıcam, sonra da başka başka anneler olurum muhtemelen, biraz kavrayınca anneliği, yanına bir şeyler eklerim:
Sonra bana “sen böyle değildin” demeyin, bakarsın yarın öbür gün şarkıcı olurum, ya da atom bilgini, ya da solucanlara merak salarım, belki de ormanda yaşamakla ya da çocuk gelişimiyle kafayı kırarım, hiç belli olmaz,
bende bu merak, bu maceracılık oldukça, oyun oynarım dünyada,
valla yaşamak böyle güzel, fikir değiştirerek, duyguların öbür yüzlerini farkederek, kendinden başka başka kendi’ler yaratarak –
yalnız şöyle bir maruzatım var –
bu annelik tek bir şeymiş gibi duruyor, bir de vazgeçme opsiyonu pakete dahil değil –
çocuk büyüdükçe anneden başka renkler çıkabilir diye avutuyorum kendimi –
nihayetinde hiç bitmeyecek bir macera bulmuş durumdayım,
kendisi şu anda oramı buramı dürtüklüyor içerden,
demem o ki
ben bir süre bu yeni annebebekaile durumunu yaşamakla meşgul olacağım
çok meşakkatli, dikkat isteyen bir durummuş öyle diyorlar,
yani bir süre ortalarda gözükemeyebilirim,

ama tüm tecrübeleri heybeye atar öncekilerle birleştirir
er geç yeni hikayelerle mavi semalara dönerim.

sağlıcakla.