İRADEYLE DEĞİL ŞEFKATLE YAP (galiba B.K.S. Iyengar*) – KATI OLMAK NEDİR, KENDİNLE NASIL BAŞA ÇIKILIR, NİYE HİÇ AFİLLİ POZUM YOK???

IMG_9987Fotoğrafta gördüğünüz asananın çok çeşitlemesi var, benim yaptığım bana göre en kolayı 🙂 Adı Parivrtta Parsvakonasana, denge var, çevrilme var, güç var, kolay hali bile yabancısına değişik gelir.
.
Derslerde sık sık bahsettiğim bir gerçek var: Zorlanan kas kısalır – tamamen fiziksel bir olgu bu. Bedeni kendi sınırının ötesinde zorlayınca adrenalin salgılanıyor, adrenalin kaç/savaş tepkisini tetiklediği için kaslar kısalıyor – yani beden kaçmaya ya da savaşmaya hazır hale geliyor.
.
Oysa biz yoga yapmaya gelmiştik, esnemeye, güçlenmeye, kendimizle buluşmaya? Dişlerimizi sıkarak zorlayıp zorlayıp girdiğimiz şekil, egoyu (belki) tatmin ederken bedene daha da stres yüklüyor olmasın? İradeyle bedenimi bir şekle sokacam derken, o iradenin ta kendisi bedeni kapatıyor olmasın? Belki ihtiyacımız şefkattir? Olabilir mi?
.
(Hadi böyle şefkat mefkat laflarını sevmiyorsunuz diyelim. Belki bir zamanlar bana geldiği gibi, size de fazla “acitasyon” geliyordur [neden acaba?] O zaman şunu hatırlayın: Acı ve zorlama bedeni katılaştırır = fiziksel gerçek = iki kere iki dört.)
.
Benim katı bir bedenim var. Tam nedenini bilmiyorum; genetik diyen var, anne karnında travma diyen var, çocukken hep oturmuşsun diyen var, sinir sistemine reset at düzelir diyen var, enerjiyle çalış diyen var, önce kafanı değiştir diyen var, var oğlu var. En sonunda sorgulamaktan, yargılamaktan sıkıldım. Ben işime bakarım, yogama bakarım, bunlar hep kafanın anlattığı hikayeler dedim (biraz da mecburen dedim).
.
Bildiğim tek şey, o afili asanaların benim bedenimde vuku bulması için çoğu insandan daha fazla çalışmam, çoğunluğun gittiğinden başka yollar aramam gerektiği.
.
Tam da bu yüzden YOGAYI PAYLAŞMAYA karar verdim.
.
Esnek bir bedenin, beden zekası yüksek bir insanın (bazen tam da neyi nasıl yaptığını bilmeden) ŞAK diye girdiği şekle girmek için benim tek tek çalışmam, neyin nereden neye denk geldiğini hem zihnimle, hem bedenimle, icabında ruhumla anlamam gerekiyor.
.
Derinden anladığım şeyi derinden aktarabiliyorum.
.
Bir dirençle karşılaşan insanlara genellikle yardımcı olabiliyorum, çünkü direncin allahıyla her gün kendi matımda karşılaşıyorum.
.
“Ben bunu asla yapamam” dediğiniz yerler var ya? İrili ufaklı her gün geçiyorum o yerlerden. Bazılarını yapıyorum, bazılarını arada yapıyorum, bir kısmını yapamıyorum. Ne yaşadığınızı biliyorum.
.
Bu yüzdendir benim fotoğraflarım arasında “ileri seviye” asana görmeyişiniz. Çok eğitim aldım, çok yerleri öptüm, en sonunda bazı “ileri seviye”ler, birkaç “afilli”ler yüzüme güldü. Bütün yazı boyunca “yapamıyorum!!” diye inceden ağladığıma bakmayın, yapabildiklerim var.
.
Ama onları fotoğrafları yok!
.
Çünkü bir saat, iki saat, bazen kan ter içinde, bazen içsel yolculuğun dibinde çalışarak, BEDENİMLE, KENDİMLE SEVİŞEREK girdiğim asananın fotoğrafını çekmek – o yoğun halin, içe bakışın transından çıkıp da FOTOĞRAF ÇEKMEK! bana olası gelmiyor.
.
Yolculuğumu bir fotoğrafa, bir şekle indirgemek mi?? HAYIR. diyor içimdeki ses. Zaten o uğraşın içinde, bir nevi meditasyon hali belki de, fotoğraf çekmek hiç mi hiç aklıma gelmiyor 🙂
.
Sözün özü, yıllar geçtikçe anladım ki benim iradem zaten kuvvetliymiş. Katı bedenime deva olan tek şey şefkatmiş.
.
Teslim olmayı öğrenmek zorunda kalanların diyarından sevgiler.
.
.
.
*Internet aleminde “don’t do with great willpower but with great affection” olarak geçip Iyengar’a atfedilen bu sözün aslına ulaşamadım. Çeviriyi de doğaçlama yaptım 🙂