küçükken geceleri

Küçükken geceleri, yatağa yatınca gözlerim kapatıp hayal ederdim: Kendimi ve odamı yukarıdan gördüğümü, sonra daha yükselip yaşadığımız apartmanı, bahçesini, sonra sokağı, sonra semti, şehri, coğrafyayı yukarıdan gördüğümü ve tüm bunların ortasında orada, nokta kadar minik, kendimi gördüğümü hayal ederdim. Sonra gençliğimde bu hayali bana acı veren düşüncelerin içinden çıkmak için kullanmaya başladım: Artık genişleyen vizyonum beni gezegenlere, yıldızlara kadar çıkarıyor, oradan bakınca üzüntülerim önemsiz, görünmez birer toz zerresi bile olmuyordu. Ne kadar küçük olduğumu, evrenin o koca işleyişinin devam ettiğini, her şeyin geçici olduğunu hatırlamak, bana çok büyük ve acı verici görünen olayları bir anda önemsizleştiriyor, zihnim bir süreliğine dinleniyordu.

Daha da sonra öğrendim ki bu yaptığım bir meditasyon tekniğiymiş ve ötesi varmış: Kendini izlerken kendini izlemek. Nassı yani? Yani, dışarıdan kendine bakarken o dışarıdan seni izleyeni de izlemek. Anlatabiliyor muyum bilmiyorum ama, bu noktaya geldiğimde artık “ben” değil, “milyonlarca insandan biri” değil, “evreni izleyen” de değil, yaşamın kendisi olmayı deneyimledim. İzleyecek bir şey kalmamıştı, yalnızca olmak vardı artık, yalnızca yaşam olmak.

Ve evet, tüm bunları sessizce gözlerim kapalı otururken yaşadım. Niyet edip gerekli çalışmaları yapan herkes görünenin ötesini kendi meşrebince deneyimleyebilir, “niçin” sorularına yanıt bulabilir, minnacık benliğinin içinden çıkıp yaşamı bambaşka yerlerden keşfedebilir…

Var mısın keşfe?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir