BİR “AMA BEN ESNEK DEĞİLİM Kİ”NİN ANATOMİSİ

Sene 2015. Tripsichore Yoga atölyesi için İzmir Yoga’ya gelen sevgili Edward Clark amca, Ustrasana devesinin bende ancak bu şekli almasının nedenini anlamaya çalışıyor, doğru hatırlıyorsam kürek kemiklerimi aşağıya davet ediyor, ama bilmiyor ki kürek kemikleri ve omuzlar ve genel olarak ben son derece inatçı, üzerimize yükler, yargılar, bilmemneler gırla çöreklenmiş. 2015 Zeynep’i ellerini arkada birbirine doğru örüp ZİNHAR omuzları ve göğsü açamıyor, anatomik söylencede anterior deltoid olarak geçen kaslar geçit vermiyor, pectoralisler komple katırlık yapıyor, eh be Edward amca nerede kaldı Ustrasana…

Bundan 1 sene sonra Hindistan’daki öğretmenim Tarun Kranti Agrawal köprücük kemiklerimin altına şöyle bir dokunup “DUYGUSAL” diyecekti açılmaz salyangoz halime, o sıralarda yoga kemeri en yakın dostumdu, akşam vinyasa bitip de partiye giderken elbisemin beline takıyordum kemeri öyle ayrılmaz bir ikiliydik. O NASIL DUYGUSALLIKMIŞ YAA dedim ama kabul ettim, sonra sonra anlamaya başladım boğaz çakrasıyla omuzlardaki gerginliğin ilişkisini, farkettim ki boğaz çakrası “kendi gerçekliğini söylemek” ile ilgiliyken ben hala HAYIR. sözünü gündelik hayatına sokamamış bir kişicağızım. Hemmen bir poster yaptım astım evime kocaman, hepsini hatırlamasam da bir maddesi geri geldi bunları yazarken “SADECE İÇİMDEN GELİNCE GÜLÜMSEYECEĞİM” – geçenlerde trafikte bir kadına yol verdim, teşekkür mahiyetinde bir gülücük attı geçerken, işte o zoraki-sahte-surata yapışmış gülümseme kalbimi acıttı yeniden.

Neyse, o omuzlarımdan bir türlü kalkmak bilmeyen yük sayesinde ben boyun, omuz, sırt, üst kol, göğüs, kalp, kaburga ve dahi kalça, kasık, bacak esnetmenin ve güçlendirmenin türlü türlü yolunu aradım, aradıkça buldum, öğrendikçe açıldım. Çok sevdiğim Elif İşcan’ın dediği gibi, EN BÜYÜK ÖĞRETMENİM BİR ZAMANLAR LANETİM OLARAK GÖRDÜĞÜM ŞEYİN TA KENDİSİYMİŞ.

Bundan da yaklaşık 1 sene sonra, “duygusal yük” neymiş ve nasıl bırakılırmış bu sefer hiç tanımadığım birinden öğrendim, onu tanıdıkça çok sevdim, “BANA BIRAK” dedi (ama usulca dedi büyük harflerlerle değil), Irmak Bayindir bir gün bana kahkahalarla gülerek “SENİN BU OMUZLARINDAKİ YÜKÜ KİM ALDIIIIIIII???” diye sorduğunda cevabı aslında hepimiz biliyorduk: Hayatımdan ilk defa başkasından önce ben kendimi sevmiştim, ben kendime doğruyu söylemiştim VE ANCAK ONDAN SONRA GELMİŞTİ zorlandığımı anında hisseden ve “bana bırak” diyen, güven veren, sevgisiyle beni esneğe çeviren kendi güzel kalbi güzel adam – kıymetini bildim. Ona gülümsemek hep içimden geldi.

Geldik mi bugüne! ÇOK ACAYİP geriye eğiliyorum artık, köprülerden pinça mayuralara geçiyorum VALLAH, diye bitirmeyeceğimi bedene aşina olanlar tahmin etmiştir. Yaşadığımızın adı hayat, ve hayat kendi ritminde akıyor. Omuzlarım eskiye göre çok daha rahat, boynum artık pek tutulmuyor, ve ağzımda hiç mi hiç bakla ıslanmıyor artık 😀 Her geriye eğilmem neşeyle olmasa da Dhanurasanada ve Camatkarasanada vahşice eğleniyorum, daha da zevk aldığım bir şey var ki, bir zamanlar benim sandığım gibi kendilerini “AY BEN HİÇ ESNEK DEĞİLİM YAPAMIYCAM” sananlarla çalışmak, öğrendiklerimizi paylaşmak, ve HER ŞEYİN BİR YOLU, HERKESİN KENDİ YOLU OLDUĞUNU hatırlamak.

Üç senelik bir fotoğraf bulmamla başlayan bu postun macerası burada bitiyor, yeni maceralarda görüşmek üzere, sevgiler!

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir